KILIK KIYAFET YÖNETMELİĞİNE İLİŞKİN BASIN AÇIKLAMASI

KILIK KIYAFET YÖNETMELİĞİNE İLİŞKİN BASIN AÇIKLAMASI

Dünyanın her yerinde Türkiye’de yargı erkine düşen ilk görev yargılamanın objektif ve tarafsız olarak yapılması ortamını sağlamaktır. Tarafsız ve objektif yargılamanın yapılabilmesinin ilk koşulu da yargılama faaliyeti bağlamında eşit statüde olan iddia, savunma ve karar makamının tarafsız olmaları ve daha önemlisi tarafsız oldukları izlenimini vermeleridir.
Tarafsız görünmenin en önemli koşulu da yargılamaya katılan aktörlerin tarafsızlığı ve bağımsızlığına gölge düşürebilecek, bu izlenimin kaybedilmesine neden olabilecek her türlü davranıştan ve sembolleri kullanmaktan kaçınmalarıdır.
Danıştay 8. Dairesinin avukatların kimlik kartlarında başörtülü fotoğraf bulunmasına ilişkin dava nedeniyle TBB Avukatlık Meslek Kurallarının 20. Maddesindeki “başı açık” ibaresinin yürütmesinin durdurmasından sonra kadın avukat meslektaşlarımızın bazıları duruşmalara başları kapalı olarak katılmaya başlamışlardır.
Bir kısmı Sendikamızın üyesi olan yargıçlar da ‘duruşmanın idaresinin yargıca ait olduğu’ kuralı gereğince avukatların duruşmalarda başları kapalı olarak görev yapamayacaklarını belirterek bu avukatların katıldığı duruşmaları ertelemişlerdir. Ne yazık ki bu hukuki durum basın yayın organlarında “duruşmaya alınmama veya duruşmadan atılma” olarak haber yapılmıştır.
Bu gelişmelerin ardından Kamu Çalışanlarının Kılık Kıyafet Yönetmeliğinde kadın kamu çalışanları bakımında bir değişiklik yapılmış “başı açık, düzgün ütülü kıyafet, etek, pantolon” ve benzeri ifadeler metinden çıkarılmış, kadınlarla ilgili olarak sadece kolsuz gömlek, kısa etek, tayt gibi sınırlamalar bırakılmıştır. Ayrıca yargıç ve savcılar ile asker ve polisler hakkında özel yönetmeliklerindeki düzenlemelerin geçerli olacağı kuralı getirilmiştir. Ancak yargıç ve savcılarla ilgili özel düzenleme yapılmamıştır.
HSYK Genel Sekreterliğinin 05.08.2013 tarih 38511 sayılı yazısında, resmi kıyafetin (cübbe) Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5. Maddesinde tarifi yapılan kıyafetlerin üzerine giyileceği ifade edilmiştir. Ancak, bugüne kadar yargıç ve savcıların resmi kıyafetin altına giyecekleri kıyafet konusunda hiçbir düzenleme yapılmamıştır.
Yargıçlar Sendikası, yönetmelik değişikliği sırasında “kamu görevi” yapan avukatların, Avrupa Baroları ve Hukuk Birlikleri Konseyince kabul edilen Avrupa’da Avukatların Tabi Olduğu Meslek Kurallarının ‘Mahkemelerde Geçerli Meslek Kuralları’ başlıklı 4/1. Maddesi uyarınca, mahkeme veya bir heyet önünde dava takip etmeleri veya duruşmaya çıkmaları halinde, o mahkeme veya heyetin daha önce belirlenen meslek kurallarına tabi olduğunu açıkça ifade etmiştir. 
AİHM Büyük Dairesinin 13/02/2003 tarihli Refah Partisi/Türkiye kararında, başörtüsü takma özgürlüğünün başkalarının hak ve özgürlüklerinin, kamu düzeni ve güvenliğinin korunması gereğiyle çatışması durumunda sınırlanabileceğini, laiklik ilkesine saygı gösterilmemesi şeklindeki bir tutumun sözleşmeden yararlanamayacağı belirtilmiştir. 
Anayasa Mahkemesi çeşitli tarihlerde istikrarlı olarak verdiği kararlarda laikliğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde Devletin temel ilkelerinden biri olduğuna ve bu ilke uyarınca barışın tesisi amacıyla dini sembollerin kullanımının kısıtlanabileceğine, son olarak 05.06.2008 tarihinde de, başörtüsü takmanın kamuda serbest bırakılmasına ilişkin düzenlemelerin açıkça Anayasaya aykırı olduğuna karar vermiştir.
Hal böyleyken Anayasa Mahkemesi aynı zamanda AKP MYK üyesi de olan avukat Tuğba Arslan’ın bireysel başvurusu sonucunda avukatların duruşmalarda başları kapalı olarak görev yapamayacaklarına dair kararın Anayasanın 10 ve 24. Maddesi anlamında hak ihlali olduğuna karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararını yayınladığında elbette daha ayrıntılı değerlendirme yapacağız. Bu aşamada kadın hak ve özgürlükleri bağlamında şu kadarını söylemeliyiz ki siyasi saikle verilen talihsiz bir karar olmuştur. Hak ve özgürlükleri önceleyen, gerçekten kadının sadece kadın olmaktan kaynaklanan hak ve özgürlüklerini korumaya, toplumsal statüsünü güçlendirmeye, toplumsal cinsiyet rollerinde pozitif değişiklik yaratmaya yönelik bir karar niteliğinde değildir. 
Diğer yandan bu karar ile anayasadaki laiklik ilkesi ihlal edilmiştir. AİHM’in hakların yarışması ve dini sembollerin kullanılmamasına ilişkin yerleşik içtihatları, evrensel hukuk ilkeleri ile Cumhuriyetin kurucu değerleri görmezden gelinmiştir. 
Anayasa Mahkemesinin hak ihlali saptamasını içeren bu karar ile yargıç ve savcıların resmi kıyafetinin altına giyilecek kılık konusunda uzun zaman geçmesine karşın şimdiye dek bir değişiklik yapılmaması durumunu birlikte değerlendirdiğimizde yukarıda bahsettiğimiz, uluslar arası metinler, AİHM ve AYM kararları ile pozitif hukuk normlarına açıkça aykırı olarak yargıç ve savcıların da başları kapalı olarak görev yapmalarının teşvik edildiğini düşünmekteyiz.
Bu gelişme kurulduğumuzdan bu yana hep söylediğimiz üzere yargıyı ele geçirmenin, yarı organlarını dönüştürerek siyasi araç haline getirilmesi gayretlerinin demokrasimize ne kadar zarar verdiği bir kez daha kanıtlanmıştır.
Son olarak 2010 referandumundan sonra yüksek mahkemelerin yapılarının değiştirilmesini takiben demokratik hakların korunması görüntüsü altında yaşamsal özgürlükleri yok eden kararların verilmesi, demokrasinin bir araç (tren) olarak kabulü fikrinin devletin tüm kurumlarına yerleştirilmeye çalışıldığını üzülerek görmekteyiz. Bu cümleden olarak, Yönetmelik değişikliği sırasında yargıç ve savcıların yapılan düzenlemelerin dışında tutulduğu tüm siyasi aktörler ve bürokratlar, yargıçlar tarafından söylenmesine Başı kapalı bir avukatın 29 Ocak 2014 tarihinde yargıçlık mesleğine kabul edildiğini ve Danıştay tetkik hakimi olarak görevlendirildiğini, halen başı kapalı olarak yargıçlık görevi yaptığını, müzakerelere katıldığını öğrenmiş bulunmaktayız.
Anayasa Mahkemesinin bu karar uyarınca, hukuka, uluslarası metinlere, AİHM ve AYM kararları ile evrensel hukuk ilkeleri ile Cumhuriyetin temel değerlerine aykırı olarak oluşturulacak uygulama ve davranış yargının bağımsızlığı ve yargıcın tarafsızlığı ilkelerine aykırıdır. İnsanların adalet duygularını zedeleyici niteliktedir.
Şimdi; yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının korunup sağlanması bağlamında HSYK ve Danıştay Başkanlığını, Adalet Bakanlığını, TBB Başkanlığını ayrı ayrı açıklama yapmaya davet ediyor, Yargıyı, yargıç, savcı ve avukatları demokratik ve özgürlükçü yaşam biçimlerini dönüştürmeyi hedefleyen bu amaç ve davranışlardan vazgeçmeye davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Yargıçlar Sendikası