3 Mart 1924

3 Mart 1924

      Yüz yıl önce bugün kabul edilen 431 sayılı hilafetin ilgasına dair kanunun birinci maddesinin ilk cümlesi, “Halife halledilmiştir. Hilafet Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç olduğundan Hilafet makamı mülgadır.” Hükmünü içeriyordu. Böylece yeni doğmuş cumhuriyet, hukuk, toplum ve devlete ilişkin temel tasarımını belirliyordu.

    Yasa bu iki sözcük ile Anadolu halkının “tahakkümsüzlük” mesajının sınırlarını genişleterek, bir ‘erdem yönetimi’ olan cumhuriyetin çatısı altında, yüksek bir ideal ile aydınlanma devrimine giden yolu açıyordu. “Halife halledilmiştir” ifadesi, eşit yurttaşlık temelinde öngörülen toplumsal yaşam için hukuk devriminin başladığı noktadır. Yaşamın her alanını çağdaş hukuk kuralları ile düzenlemek, kişi hak ve özgürlüklerini anayasal ve yasal güvenceye almak, ayrıcalıksız, imtiyazsız eşit ve özgür bir toplumsal yaşam ideali ile insanlık onuruna yaraşır bir yaşamın temelini atmak, bu iki sözcük ile mümkün olabilecektir.

    Türkiye Cumhuriyeti, 100 yıl önce laik hukuk sistemine geçişin ilk basamağını teşkil eden halifeliğin kaldırılmasına ilişkin yasa ile yola çıkmış, Medeni Kanunun kabulü ve laiklik ilkesinin anayasaya eklenmesi gibi önemli adımlarla yoluna devam etmiştir.

    Laiklik, barındırdığı çoğulculuk ve koşulsuz eşitlik ilke/ön kabulü ile demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Devletin inançlar karşısında yansızlığı, nesnelliği ve hukuksallığının temelini laiklik oluşturur. İnsanlığın uzun mücadeleler sonunda elde ettiği hak ve özgürlüklerin korunması, geliştirilmesi, inanç özgürlüğünün korunması, bu temelde oluşturulacak toplumsal yaşam içerisinde yine toplumun adalet ihtiyacını karşılayacak bir hukuksal ve yargısal düzenin ancak laik hukuk ve yargı sistemi olduğu açıktır.

    3 Mart 1924 tarihli kanun ile başlatılan laik hukuk devrimi bugün yüzüncü yılında. Bu kanun, Anadolu halkının en etkili tahakkümsüzlük mesajlarından biridir ve geri dönülemez biçimde laik hukuk siteminin ilk temel taşıdır. Laik hukuk sistemi, çoğulculuğun ve yansızlığın hem teminatı hem de görünüş biçimidir. İnançları bakımından bireyi değil, inançlar karşısında devleti sınırlar. Bugün Anadolu halkının geçmişte bıraktığı düzen ve geleneği politik çıkarları gereği savunarak, hukuku örselemeye, siyasal etki ve baskı altında bırakmaya çabalayan tüm çevrelerin, bu toplumun yüz yıl önce verdiği mesajı her zaman verecek güç ve dinamiğe sahip olduğunu unutmaması gerekir.

    Bugün laiklik, genç cumhuriyetimizin temel yapı taşı, bireyin inanç özgürlüğünün ve halkımızın farklılıkları ile oluşturduğu inanç zenginliğinin de biricik güvencesidir.

   Türk yargı sisteminin bir parçası olarak aydınlanma devriminin en önemli basamağı olarak laik hukuk sistemine geçişin yüzüncü yılını kutluyoruz.

  YARGIÇLAR SENDİKASI