Basın Açıklaması

Basın Açıklaması

Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın; OECD verilerine göre, 2014 yılında yargıya güvenin yüzde 48 olduğuna, yargıdan memnuniyette ve güvende olumsuz noktada bulunan Türkiye'nin olumsuzluğunu 'olumlu' noktaya çevirme amacında olduklarına dair söylemlerini basından takip etmekteyiz.

Adalet Bakanının, Türkiye'de yargıdan memnuniyet ve güvendeki olumsuz durumla ilgili ne yazık ki son derece doğru bulduğumuz bu tespitlerine katılıyoruz.
ŞÖYLEKİ;

1 -İdari yargı iptal kararlarının hemen uygulanarak hak kayıplarının önlenmesi yerine, hak arayanların geç ve güç şekilde ulaşabildikleri iptal kararlarını sonuçsuz bırakmak, adalet kavramını itibarsızlaştırmak amacıyla yargı kararlarının uygulanmasının iki yıl süre ile ötelenmesi için yasa çalışması yapılması, iptal kararını veren mahkemelerin ve iptal kararı verilen dava dosya numaralarını bir liste halinde Emniyet Genel Müdürlüğü'nce Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na iletilerek işlem yapılması isteminin yerinde bulunulmasıyla, listede bulunan mahkemelerde görev yapan yargıçların terfilerinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca yapılmamış olması, 

3-Yargıç ve Savcı Adaylığı sınavlarının hala Adalet Bakanlığı bürokratları tarafından oluşan komisyon tarafından yapılması ve sınavın mülakat kısmına ilişkin olarak objektif kriterlerin belirlenmemesi, sınavda kamera kaydı yapılması başvurumuzun görmezden gelinmesi ile sınav birincilerinin elenerek sonuncularının başarılı sayılmaya devam edilmesi, 

4-Özveri ile çalışıp, özel hayatlarından fedakarlık göstererek adalet dağıtmaya çalışan yargıç savcıların atama, nakil, terfi, sicil ve disiplin işlerinin yürütüldüğü Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndan Adalet Bakanı ile Müsteşarının çıkartılmamış olması, atama ve yetkilendirilmede, yüksek mahkeme üyeliklerine yapılan seçimlerde objektif ve öngörülebilir kurallar getirilmemesi, "bizden-onlardan” ayrımına dayalı keyfi ve kayırmacı tasaruflara hiç bir rahatsızlık duyulmadan devam edilmesi, 
5- Yine; yargıç ve savcıların atama, nakil, disiplin işlerini yürüten llakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun "meslekten çıkarma cezası" dışındaki kararlarının yargı denetimi dışında bırakılmaya devam edilmesi, 

6-Yargıç ve savcıların atama, nakil, terfileri ile Yargıtay ve Danıştay üyeliği seçimlerinde objektif kriterlerin belirlenmemesinden hiçbir rahatsızlık duyulmadan subjcklif kriter ve yöntemler ile uygulamanın devam ettirilmesi, 

7-" Yargı reformu” adı altında altı ayda bir geleneksel hale getirilen ve yargının güvenilirliliğini azaltan, yapısını daha da "deforme" eden "tribün çalışması" niteliğindeki göstermelik reform çalışmalarından vazgeçilmemesi, binlerce tutuklu ve hükümlü kapasiteli cezaevlerinin, tıka basa dolu olması, tutuklu ve hükümlülerin yeniden suç işlemelerini önleyici infaz sistemi anlayışından uzaklaşılarak, cezaevlerinin inşaat sektörünü ayakta tutan ana damarlar olarak görülmesi,

Ve savcıların -Yargı görevi yapan _yargıç tutuksuz—yargılanmaları esas iken, tutuklanmalarından, aynı eylemi yapanlar arasında dahi ayrım yaparak açığa alınmalarından, farklı tasarruflara tabi tutulmalarından, geçmişin muhasebesini yapmaksızın tüm suçu eski taşerona yıkarak, yeni ve gönüllü taşeronlarla birlikle düşmanlaştırılarak nemalanma ve bunun ile bir çok hukuksuzluğun ve yolsuzluğun perdelenmesi davranışlarından medet umulması 10-Türkiye'nin de taraf olduğu Bangolar Yargı Etiği İlkeleri'nde de vurgulandığı üzere, yargıç ve savcılarının bağımsızlığının sağlanması yerine, "ayrımcılık" boyutunda siyasi düşünce ve inanç temelli ayrıştırılmış olması, tarafsızlığın korunması yerine yürütmenin gözetilmesi kollanması gibi bir görev atfödilmesi, aksi durumlarda ilgili yargı mensubunun olumsuz tasarruflara uğraması; Gibi nedenler ile bizce de yargıya güven kalmamıştır. 

Bu güven azalmasının sorumlusu hiç kuşkusuz Adalet Bakanlığı, siyasi iktidar ve güdümündeki 2010 ve 2014 HSYK'larıdır. Yargıyı yürütmenin sopası olarak kullanma iradesinin varlığını gösteren, insanların adalet kurumuna olan inançlarını yok eden yasal ve yönetsel çalışmalara ve hatta gayretlere son verilmediği sürece yargının bağımsızlığı, yargıcın tarafsızlığı, hukukun üstünlüğü ilkeleri hayat bulmayacaktır. Hukuk adalete giden yol olmalıdır. Yasalar adalete hizmet eder hale getirilmelidir. Demokrasi ve barışın, özgürlüklerin güvencesi bu ilkelerin varlığı ve yaşama egemen olmasıdır. Siyasi iktidar; Barış, demokrasi ve adalet için hukukun, yargının, adil yas uygulamalarının ve uygulayıcılarının üzerine gölge etmekten vazgeçmelidir. 
Kamu oyuna saygı ile duyurulur.